Mustafa Fevzi Hoca 1312 yılında (Miladi 1896) Ünye'nin Saylan Köyü Hüsemli Mahallesinde doğdu. Babası Solakoğlu İbrahim Hoca'dır. İlim tahsili için İstanbul'a gidip medrese talebesi oldu. Medreselerde reformların yapıldığı ikinci meşrutiyet yıllarına rastlayan talebelik hayatında Parmakkapısı, Sultanahmet ve Karamustafapaşa medreselerinde tahsil gördü. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Harbine girerek seferberlik îlan edince 1330'da 18 yaşında askere alındı ve Kafkas cephesinde savaştı. Kafkas cephesinde bozgun meydana gelince Harşit Irmağına kadar olan bölgeyi Ruslar işgal etti. Daha sonra Bayburt'ta teçhizat anbarında yazıcı olarak askerliğe devam etti. Askerde iken babasını ve kızkardeşini hastalık sebebiyle kaybetti. 1922'de terhis olarak köyüne geldi. Medrese tahsilini tamamlamaya imkân bulamadı. Soyadı kanunu çıkınca Solakoğlu sülâlesinin İbrahim Hoca kolu olarak "Güney" soyadını aldılar.
Köyünde evlenen Mustafa Hoca bir yandan ziraatle uğraşıp ailesinin geçimini temin etmeye çabalarken, bir yandan da Ünye ve Terme'nin köylerinde hocalık yaparak talebe yetiştirdi. Kur'an ve dini ilimler eğitimi yaptırmanın yasaklandığı ve takip altında olduğu dönemlerde her türlü zorluğu ve baskıları göze alarak eğitim faaliyetini sürdürdü. Ezanın Türkçe hale getirildiği zamanlarda, bu emri uygulamayıp aslî şekliyle okumaya devam etti, bu sebeple tâkibât geçirdi. Namaz vakti girdiğinde nerede olursa olsun, yüksek sesle ezan okurdu. Yanıdan abdest ibriğini hiç ayırmazdı. Derviş tabiatli bir kimse idi ve insanların kınamalarına aldırmazdı. Bu sebeple halk arasında "Delü Hoca" nâmıyla tanınır oldu. 1950 senesinde 54 yaşında vefat etti. Hüsemli Mahallesindeki aile mezarlığında medfundur. Dördü erkek üçü kız yedi çocuk sahibi oldu. İbrahim, Abdullah, Rûkiye, Zübeyde ve Zeynep adlı çocukları hayattadır. İkisinin de adı Mehmed olan iki oğlu küçük yaşta vefat etti. Mehmed adına olan sevgisinden dolayı ilk erkek torununa da bu adı koydu. Bu esnada, "Bakalım bu da ölecek mi?" diye lâtife etmiştir.
Mustafa Hoca'nın bazı şiir denemeleri mevcuttur. Daha çok Muhhammediye tarzında beyitler yazmıştır. Aşağıda beyitlerine bazı misaller verilmektedir:
ÖLÜM
Yer idin ekmeği lâhmi düşünmezdin gelen mevti
Yılan çıyan senin etin edîserler bugün yağma
.....
Kasr-ı âlâların kalır sevmediğin kişi alır
Sana vatan mezar olur orda yatmak kolay sanma
......
Okusalardı yüz kitap dinlemezdin sevab itab
Kabir içre sual hesap olurken bak nasıl cefâ
.....
Girer idin libaslara dayanmazdın güneşlere
Yarın üryan mezarlarda yatarsın almadan abâ
Ederdin şerlere ikdam düşünmezdin nedir encam
Canın çıktığı bir eyyam ururlar taşlara kafa
.....
Çıkar meydana zalimler hak ister cümle mazlumlar
İmansızlar ve kanlılar azab içre kalır ibka
Seçilir cümle âlimler müttâkiler ve zâhidler
Hakka aşık ve adiller hesap görmez budur fetvâ
.....
Yevm-i mahşer gün olıcak ehl-i isyan tutulacak
Korkudan ödü kopacak velakin ölmez hiç mevta
Gelir bir gün başa billah yakar ateş canı eyvah
Meded etmez ise Allah yardım eder kim acaba
.......
İlahi yevme yefir gün hesab etme bize ol gün
Azap gösterme hiç o gün rahmetinden saçıp şifa
Sırat mizanları aştur çok akraba hısım kaçtur
Berk-i hatif gibi uçtur bize ol günde ver rıza
Asi kulun bu Mustafa günahı sanki bir derya
Ne yapayım Hüdâvendâ ederim sana ilticâ
-------------------------------